Orhan Veli 13 Nisan 1914 günü İstanbul’da doğdu. Babası orkestra şefi Mehmet Veli, annesi
Fatma Nigar Hanım’dır. Adnan Veli (mizah yazarı) ve Füruzan Yolyapan isimli iki kardeşi
vardır. Çocukluğu İstanbul’un Cihangir ve Beykoz semtlerinde geçti. İlkokulu Galatasaray
Lisesi’nde yatılı olarak okudu. Babasının Cumhurbaşkanlığı Bando Şefi olması üzerine
dördüncü sınıfta iken ailesi İstanbul’dan ayrılınca Ankara Gazi Okulu’na geçti ve ertesi
sene Ankara Erkek Lisesi’ne başladı.
En yakın arkadaşlarından Oktay Rıfat ile 13 yaşında, Melih Cevdet ile 16 yaşında tanıştı. Bu
iki arkadaşıyla birlikte lise yıllarında hazırladığı Sesimiz dergisinde ilk yazılarını
yayımladı.
1933 yılında liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Felsefe
Bölümü’ne başladı. Ancak, 1935 yılında okuldan ayrılarak yüksek öğrenimini yarıda bıraktı.
Şair, 1936’da Ankara’ya döndü. Askere gidene kadar PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri
Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosunda memurluk yaptı. Bu arada ilk şiirlerini 1936 yılı
Aralık ayında Varlık Dergisi’nde Mehmet Ali Sel adı ile yayınladı. 1941’de lise arkadaşları
Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile birlikte Garip adlı şiir kitabını çıkartarak Garip
Şiir Akımının öncülerinden oldu. Şiirlerinde yalın bir halk dili kullandı, yergi ve
gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi.
İkinci Dünya Savaşı nedeniyle askerlik uzatıldığı için 4 yıl askerlik yaptı. Askerlikten
döndükten sonra 2 yıl kadar Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalıştı.
Azra Erhat, Oktay Rıfat, Erol Güney ile ortak çeviriler yaptı. Ancak 1947’de bakanlıktaki
“antidemokratik hava” nedeniyle Tercüme Bürosu’ndaki görevinden istifa etti.
Mehmet Ali Aybar’ın yayımladığı Hür ve Zincirli Hürriyet gazetelerinde eleştiriler, kültür
ve sanat üzerine yazılar yazdı. La Fontaine’in masallarını şiirsel bir dille Türkçeleştirdi.
Nasrettin Hoca öykülerini de şiire dönüştürdü.
1 Ocak 1949 tarihinden itibaren on beş günde bir yayımlanan Yaprak dergisini çıkarmaya
başladı. 28 sayıyı tamamen kendi çabası ile çıkardı. 15 Haziran 1950′ye kadar yayımlanan bu
dergiyi parasal güçlükler nedeniyle yayımlayamaz olunca Ankara’dan ayrılıp, İstanbul’a
döndü.
1950 sonbaharında, bir haftalığına geldiği Ankara’da, 10 Kasım 1950 gecesinde, yolda, onarım
için kazılmış bir çukura kafa üstü düşerek yaralandı. İstanbul’a döndükten sonra, bir
arkadaşının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı Cerrahpaşa
Hastanesi’nde, 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü. Ölümü, Türkiye’de o güne
kadar hiçbir şairin ölümünde görülmemiş bir yankı buldu. Orhan Veli Kanık geniş katılımlı
bir cenaze töreninin ardından Rumelihisarı Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Eserleri [değiştir]Garip (1941 – Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte)
Garip (1945 – Yalnız kendi şiirlerinden oluşan genişletilmiş 2. baskı)
Vazgeçemediğim (1945)
Destan Gibi (1946)
Yenisi (1947)
Karşı (1949)
Bütün Şiirleri (Adam Yayınları, 1951 – 1975)
AH! NEYDİ BENİM GENÇLİĞİM
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman;
İçip içip ağlamak,
Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
Hafta sekiz ben eğlentide;
Bugün saz,yarın sinema,
Beğenmedin Aile Bahçesi;
Onu da beğenmedin,parka;
Sevdiğim dillere destan;
Sevdiğim,
Meyil verdiğim;
Ben dizinin dibinde elpençe divan,
Samanlık seyran.
Nerde,
Nerde,
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman!
ORHAN VELİ KANIK
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum
ORHAN VELİ KANIK
BAŞ AĞRISI (31048 Hit)
I
Yollar ne kadar güzel olsa,
Gece ne kadar serin olsa,
Beden yorulur,
Baş ağrısı yorulmaz.
II
Şimdi evime girsem bile
Biraz sonra çıkabilirim
Mademki bu esvaplarla ayakkaplar benim
Ve madem ki sokaklar kimsenin değil.
ORHAN VELİ KANIK
BİR ŞEHRİ BIRAKMAK (40668 Hit)
Bu şehirde yağmur altında dolaşılır
Limandaki mavnalara bakıp
Şarkılar mırıldanılır geceleri.
Bu şehrin sokakları çoktur,
Binlerce insan gelir gider sokaklarında..
Her akşam çayımı getiren
Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen
Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.
Bu şehirdedir
Valsler, foksrotlar altında
Şuman’dan, Bramsdan
Parcalar çaldığı zaman dönüp
Bana bakan ihtiyar piyanist.
Doğduğum köye müşteri taşıyan
Şirket vapurları bu şehirdedir.
Hatıralarım bu şehirdedir.
Sevdiklerim,
Ölmüşlerimin mezarları.
Bu şehirdedir işim gücüm,
Ekmek param.
Fakat bütün bunlara mukabil
Yine budur başka bir şehirdeki
Bir kadın yüzünden
Bıraktığım şehir.
ORHAN VELİ KANIK